Toplumumuzda her 100 kişiden 1-2 kişisinde görülebilen bipolar bozukluk, inişli çıkışlı seyreden bir duygu durum bozukluğudur. Kişinin ruh halinde ani değişiklere neden olan manik ve depresif ataklarla sosyal yaşamanı alt üst edebilir. Peki, bipolar bozukluk nasıl anlaşılır?
Manik depresif veya iki uçlu duygu durum bozukluğu olarak da adlandırılan bipolar bozukluk; kişinin ruh durumu, hayat enerjisi ve günlük aktivitelerini etkileyen bir duygu durum bozukluğudur.
Hasta, mani ve depresyon diye adlandırılan iki dönem arasında inişli çıkışlı psikolojik geçişler yaşar. Bu yüzden rahatsızlığın anlaşılması çok kolay olmayabilir. Mani dönemdeyken hastada grandiose (kendini büyük görme hali) fazlasıyla gözlemlenir. Hiperaktif bir hareketlilik içinde kendini fazlasıyla mutlu hissedebilir. Depresif dönemde ise bir anda içine kapanarak nerdeyse yemeden içmeden kesilen bir ruh haline bürünebilir.
Bipolar bozukluğun oluşma nedenleri kesin olarak bilinmese de birkaç faktörün neden olabileceği belirtilir. İki uçlu durum bozukluğuna neden olabilen faktöreler şu şekilde sıralanabilir:
Genetik Yatkınlık: Yapılan araştırmalar sonucu birinci dereceden akrabalarda (anne, baba veya kardeş) bu hastalığın olması aktarılabilen bir durumdur. Bu gen aktarımı olan kişilerde diğerlerine oranla daha fazla manik depresif bozukluk yatkınlığı gözlemlenebilir. Ayrıca çevresel tetikleyici faktörlerle ortaya çıkma olasılığı da yüksektir.
Beyindeki Kimyasal Dengesizlikler: Beyin fonksiyonlarını kontrol eden kimyasallarda (nörotransmiterler) oluşan dengesiz durumlar bipolar bozukluk belirtilerine neden olabilir.
Diğer Tetikleyici Unsurlar: Kişinin yaşadığı stresli haller veya travmatik durumlar bu rahatsızlığa sebebiyet verebilir. Bu tetikleyiciler; fiziksel veya duygusal istismar, kişinin çok sevdiği bir yakınının ani ölümü, iş ve mali sorunlar, ilaçların yan etkileri ve hormonal dengesizlik gibi durumlar olabilir.
Bipolar bozukluk, manik dönem ve depresif dönem diye adlandırılan iki ayrı süreçte farklı belirtiler gösterir. Bu dönemlerin ne kadar süreceği kişilere göre değişken olabilir. Ayrıca mevsim geçişleri bu dönemleri etkileyebilir.
Kişide bu belirtilerin 3 veya daha fazlasının görülmesi bipolar bozukluk olduğunun göstergesidir. Mani dönemi ani başlayan bir dönemdir. Kişi bu dönemde genellikle kendini hasta görmez ve tedaviyi reddeder. Mani süreci tedavi edilmediği takdirde haftalarca sürebilir.
Bu dönemin kişide en az 5 belirti göstermesi ve 2 haftadan daha fazla sürmesi öngörülür. Ayrıca bireylerde bu iki dönemin karma belirtilerinin yaşandığı süreçlerde gelişebilir. Böyle bir durumda kişide halüsinasyon gibi psikotik semptomlarda görülebilir. Bu iki uçlu durum dışında, hastaların ötimi denilen normal dönemleri de bulunur. Hasta genellikle tedaviye bu süreçte ikna edilirse normal geçireceği süre daha fazla olabilir.
Bipolar bozukluğun teşhisi psikiyatri uzmanları tarafından yapılır. Hekim detaylı hasta ve aile öyküsünü aldıktan sonra gelişebilecek ilk atağın belirtilerine göre bir rota çizer. Bu yüzden duygu durum bozukluğunun net anlaşılması için mani ve depresif atakların çok iyi gözlemlenmesi gerekir. Bunların haricinde doktor, hastadan yüksek tiroit bezi aktivitesi olasılığına karşı kan testi ve beyin fonksiyonlarına detaylı bakmak için MR isteyebilir.
Bu aşamada doktorun yanı sıra aile bireylerine de önemli bir görev düşer. Yakınlarının da, hastanın bu farklı dönemlerini iyi takip ederek doğru bir bilgilendirme yapmaları gerekir.
Bipolar bozukluğunun tedavi planı her kişiye göre farklı düzenlenir. Tedavideki amaç, hastanın atak geçirmesini önleme veya atak geçirirse de bu dönemi hafif atlatmasıdır. Tedavi aşamasında hastanın doktor ile olan işbirliği ve yakınlarının bu sürece desteği oldukça önemlidir.
Bipolar bozukluk atakları sırasında hasta çoğu sefer ne yaşadığını ve hissettiğini idrak edemeyebilir. Hatta tedavi almayı reddettiği durumlar meydana gelebilir. Bu durumlarda aile üyelerinin hastayı ikna etmeleri ve ona durumu izah etmeleri gereklidir.
Özellikle depresif dönemde karamsarlık ve intihar isteği gibi duygu bozukluklarında genellikle antidepresanlar ve duygu durum düzenleyici ilaç tedavisi uygulanır. Duygu durum düzenleyici ilaçlar tedavide önemli bir yer tutar.
İlacın yanı sıra doktor tarafından uygun görülen psikoterapilerin yapılması da tedaviyi destekleyici bir durumdur. Ayrıca kişilerinde; alkol tüketimini bırakma, düzenli beslenme ve stresten uzak durma gibi hayatlarında yapacakları bazı değişiklikler tedaviye olumlu bir katkı sağlar.
Kişi kendini iyi hissettiği zamanlarda ilacı bırakmak isteyebilir ama burada yine aile telkini ve desteği ile tedavinin devamını sağlamak oldukça önemlidir.
Dilerseniz bu konu ile ilgili videomuzu izleyebilirsiniz.